İmar Planları Açısından Kademelenme ve Hiyerarşi

Alptekin Aydın

Son Güncelleme 4 yıl önce

İmar Planlarında Kademeli Birliktelik İlkesi


İmar mevzuatımız, geçirdiği belirli bir sürecin sonucunda, farklı ölçeklerde düzenlenen farklı plan türlerini ihtiva etmektedir. Buna kalkınma planları ile bölge planları gibi sosyo-ekonomik planları da eklersek, ortada birbirinden farklı ölçek ve özelliklerde çok sayıda plan türünün mevcudiyeti göze çarpmaktadır.


İşte bu planlar arasında, bu planların birbirini yönlendirmesini ve denetlemesini öngören kademeli birliktelik ilkesi söz konusudur. Bu kademeli birliktelik ilkesi iki hususu bünyesinde barındırır. Bunlardan birincisi, farklı ölçekteki hedeflerin ve sorunların, yine farklı ölçekteki planlar ile çözümlenmeye çalışılmasıdır ki bu husus, planlama literatüründe kademelenme ilkesini ortaya çıkarmıştır. Örneğin birden fazla ili içine alan bir bölgeyi ilgilendiren sorunların çözümü veya amaçlara kent planlamayla ulaşılamaması, bölge ya da ülke bazında planlamayı gündeme getirmektedir.


Kademeli birliktelik ilkesinin ikinci yönü, planlama kademeleri arasında bir hiyerarşinin söz konusu olmasıdır. Gerek mevzuatımız ve gerekse Danıştay içtihatları sonucu gelişmiş bu ilkeye göre her plan, kendisinden daha üst ölçekli planlara uygun olmak zorundadır.


Elbette ki bu kademelenme ve hiyerarşi bir çırpıda gelişmemiştir. Hala daha tam anlamıyla olgunlaşmadığı görülen bu sürecin ortaya çıkması, belirli bir planlama deneyiminin yaşanması sonucu olmuştur. Üstelik yeni mevzuat ve yargı içtihatlarıyla bu süreç, gelişmeye devam etmektedir.


Kademelenmenin Gerekçeleri


Bu kademelenmenin en önemli gerekçesi planlamanın doğasıdır. Her şeyden önce planlama ana hedef ve politikaların saptanması, bu hedef ve politikalara uygun düşen seçeneklerin araştırılması ve bunlar içinden daha önceden belirlenmiş ilkelere en uyumlu olanının belirlenmesi ile bunların pratikte hayata geçirilmesi ve sonrasında da kuramsal modelin pratikle karşılaştırılarak tekrar gözden geçirilmesini öngören bir yapıya sahiptir[1]. Bu yaklaşımda ana ilkelere ve hedefe bağlı kalınarak önce soyut planlama, sonrasında ise bu soyut modelin üst ölçekli mekânsal planlardan başlayarak gitgide somutlaştırılması söz konusudur.


Soyut Planlardan Somut Planlara Geçiş


Bu anlamda soyut çalışma gerektiren planlama faaliyetlerinin sosyo-ekonomik planlarda, buna karşılık mekânsal çalışma gerektiren planların ise mekânsal planlarda yapılması kuramsal modelin hayata geçirilmesi bakımından önem taşır. Aynı yaklaşım üst ölçekli planlar ile alt ölçekli planlar arasında da söz konusudur. Bu anlamda, soyut çalışma gerektiren planlama faaliyetlerinin üst ölçekli mekânsal planlarda, daha somut çalışma ve pratik gerektiren planlama faaliyetlerinin alt ölçekte yapılması gayet doğaldır. Bu nedenle planın kuramsal yönünün 1/25000, 1/50000 veya 1/100000 ölçekli daha soyut ve üst ölçekli planda; pratik yönünün ise temelde 1/1000 ölçekli (kısmen de 1/5000 ölçekli) planda yapılması, planlamanın doğasına daha uygundur.


Planlar Arası Kontrol ve Denetim


Soyut ve somut planlar arasındaki bu yönde bir ayrım, planlamanın kontrol yönüyle de uyumludur[2]. Planlamanın kontrol faaliyeti açısından soyut planlarda belirlenen ana ilke ve hedeflerin, alt ölçekli mekânsal planlarla hayata geçirildikten sonra geri bildirim süreçleri ve kontrol faaliyetleri ile denetlenmesi, ilke ve hedeflerin ve gerektiğinde araçların gözden geçirilmesi gerekir. Bu da ancak sosyo-ekonomik planlarla mekânsal planlar; üst ölçekli mekânsal planlar ile alt ölçekli mekansal planlar arasında bir kademelenmeyi gerekli kılar.


Planlama Alanının Büyüklüğünün Planla İlişkisi


Kademelenmenin ikinci gerekçesi de birinci gerekçeyle yakından ilgilidir. Planlamayla ulaşılması istenen amacın ve çözülmesi hedeflenen sorunun kapsadığı alan büyüdükçe planlamanın soyutlaşması ve ölçeğin büyümesi kaçınılmazdır. Hedef alan ne kadar büyük ise plan da o derecede soyut unsurlar ihtiva edecektir. Örneğin bölge planlarının çevre düzeni planlarına, çevre düzeni planlarının ise nazım imar planlarına göre daya soyut olması, planın kapsadığı alanın ölçeğe yansımasının doğal bir sonucudur. Bu anlamda ölçek 1/5000’den 1/100000’e doğru giderken planın ihtiva ettiği bilgilerin, koyduğu hedeflerin, analizlerin ve nihayetinde plan ana kararlarının da gitgide soyutlaşması kaçınılmazdır[3].


Planlamada İhtisaslaşma


Planlamanın bu şekilde kademelenmesinde, toplumun diğer kesimlerindeki ihtisaslaşmaya paralel olarak, planlamada ihtisaslaşmanın da payı vardır[4]. Toplumda belirli bir ihtisaslaşma var ise planlamada da buna paralel olarak gerek hesaplama ekonomileri ve gerekse kontrol etkinliği bakımından düşey bir kademelenmeye ihtiyaç vardır. Bu anlamda sosyo-ekonomik planlar ile fiziki planlar arasında bir kademelenme doğal karşılanmalıdır.


Bir diğer gerekçe daha özel bir alanın planlanmak istenmesi durumuyla yakından ilgilidir. Örneğin kalkınma planları bulunmasına rağmen, belirli bölgeler özel bir planlamaya tabi tutulmak istendiği için kalkınma planının yanı sıra bölge planları da kabul edilmiş ve hatta imar mevzuatımıza dahi girmiştir. Bu anlamda bölgesel dengesizliklerin azaltılması yönündeki istek ile bölge planlamaya yaklaşımın paralellik göstermesi de bu durumu teyit etmektedir[5]. Bu anlamda bölge planlarının gündeme gelmesinde temel etkenin, bölgeler arası dengesizliklerin giderilmesi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.


Son olarak mekânsal strateji planlarının ortaya çıkış nedenini açıklayalım. Mekânsal strateji planlarının ortaya çıkış sebebi ülke ve bölge düzeyinde politikaların ve planlama kararlarının (yani kalkınma ve bölge planlarının) mekânsal boyutunun olmamasıdır. Ülke ve bölge düzeyindeki politika, strateji ve kararların alt kademede mekânsal planlara aktarılması için mekânsal strateji planlarının en üst kademe planlar olarak yer alması ihtiyacı doğmuştur[6]. Sektörel politikaların, planların ve strateji belgelerinin mekâna dair tedbirlerinde eşgüdümün sağlanması da mekânsal strateji planlarında güdülen amaçlardan birisidir. Gerek ülke gerekse bölge düzeyinde sektörel açıdan pek çok yatırım kararı üretilmektedir. Farklı sektörlerin mekânsal sürdürülebilirlik ilkelerini gözetmeden aldıkları yatırım kararları sektörler arası uyumu azaltmakta, verimsizliğe, kaynak israfına ve yüksek çevresel maliyetlere neden olmaktadır. Bu yatırımların mekânsal boyutlarının ülke düzeyinde bütünleştirilmesi ve uyumlaştırması önemli görülmektedir[7].


[1] Ersoy, Melih “İmar Planlarının Kademelenmesi ve Farklı Ölçeklerdeki Planlar Arasındaki İlişki”, Mekân Planlama ve Yargı Denetimi, Derleyenler: Ersoy, M. ve Keskinok, Ç. Yargı Yayınevi, Ankara, 2000, s. 25

[2] Tekeli, 1970, s. 4

[3] Ersoy, 2000, s. 27

[4] Tekeli, 1970, s. 38

[5] Kılıç, S. Ecemiş “Türkiye’de Bölgesel Planlama ve Bölgesel Örgütlenmeye İlişkin Sorunlar” Planlama Dergisi, 2014/1, s. 69

[6] Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (2018) “Mekânsal Strateji Planlamasına neden ihtiyaç duyuldu?” Erişim Adresi: http://mpgm.csb.gov.tr/mekansal-strateji-planlamasina-neden-ihtiyac-duyuldu-i-4380

[7] Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (2018) “Mekânsal Strateji Planlamasına neden ihtiyaç duyuldu?” Erişim Adresi: http://mpgm.csb.gov.tr/mekansal-strateji-planlamasina-neden-ihtiyac-duyuldu-i-4380.


Kaynak : https://gayrimenkulmevzuati.com/

Bu makale size yardımcı oldu mu?

0 kişi içerisinden 0 kişi bu makaleyi beğendi

Hala yardıma ihtiyacınız var mı? Bize Mesaj Atın